Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman) İlkan Varol, Türk Dünyası Arabulucular Birliği tarafından Ankara'da düzenlenen Uluslararası 1. Arabuluculuk Şurası’na katılarak konuşma gerçekleştirdi.
“Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları ve Arabuluculuk” üzerine yapılan oturumda bir konuşma yapan Varol, küreselleşen dünyada arabuluculuk, tahkim ve uzlaşma gibi yöntemlerin önemine vurgu yaptı.
Geleneksel yargı süreçlerinin uzun ve maliyetli olabileceğini belirten Varol, bu süreçlerin yerine daha pratik ve dostane çözüm yolları sunan alternatif uyuşmazlık yöntemlerinin hızla yaygınlaştığını ifade etti.
-Alternatif Yöntemlere Vurgu
Varol, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının yalnızca hukuki değil, aynı zamanda duygusal ve sosyal boyutları da içerdiğini vurgulayarak, özellikle arabuluculuk sürecinin tarafların iletişim ve iş birliğini güçlendiren etkisine dikkat çekti.
Varol, arabuluculuğun hızlı, ekonomik ve esnek bir çözüm sunarak çatışmaların daha yapıcı bir şekilde çözülebilmesine olanak tanıdığını söyledi.
-KKTC’deki Yasal Düzenlemeler
Konuşmasında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) alternatif uyuşmazlık çözüm yolları ile ilgili yasal düzenlemelere de değinen Varol, mevcut mevzuatın tahkim yöntemine yönelik hükümler içerdiğini, ancak uluslararası standartları yakalamak adına daha kapsamlı düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Varol ayrıca, arabuluculuğun bu düzenlemelere entegrasyonunun, KKTC’de alternatif uyuşmazlık çözüm altyapısının gelişimine katkı sağlayacağını dile getirdi.
-Adil Bir Dünya İçin İş Birliği Çağrısı
Arabuluculuk, tahkim ve uzlaşma gibi yöntemlerin yalnızca hukuki değil, aynı zamanda toplumsal barışın sağlanmasına da hizmet ettiğini ifade eden Varol, bu yaklaşımların adil bir dünya ve küresel iş birliği için tamamlayıcı bir unsur olduğuna dikkat çekti.
Konuşmasının sonunda, uluslararası deneyim paylaşımının önemine değinen Ombudsman İlkan Varol, etkinliğin organizatörlerine teşekkür ederek katılımcılara başarı dileklerinde bulundu.
Ombudsman İlkan Varol’un konuşması şöyle:
“Uluslararası arabuluculuk alanında böylesi önemli bir şuraya katılmaktan onur duyduğumu belirtmek istiyorum. Hepimizin bildiği gibi, dünyamız her geçen gün daha fazla küreselleşmekte ve bu süreçte ülkeler arası ticaret, iş gücü hareketliliği, kültürel alışveriş gibi etmenler hızla artmaktadır. Küresel ölçekte bu kadar çok ve çeşitli iş birliğinin gerçekleştiği bir ortamda, uyuşmazlıkların ortaya çıkması ise kaçınılmazdır. Bu noktada, arabuluculara, tahkim uzmanlarına ve uzlaşma sürecini destekleyen profesyonellere büyük bir görev düşmektedir.
İlk olarak, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının hukuk sistemleri üzerindeki önemine değinmek istiyorum. Geleneksel yargı süreçlerinin genellikle uzun zaman alması ve maliyetli olması, bireylerin hak arayışında daha pratik yöntemlere yönelmelerine yol açmaktadır.
Alternatif Uyuşmazlık Çözümü uyuşmazlıkların, tarafsız üçüncü kişi veya kişilerin katılımı ile çözümlenmeye çalışıldığı, başvurunun zorunlu yada ihtiyari olabildiği ancak, ulaşılan çözümün kural olarak bağlayıcı olmadığı, yargılama süreci dışında yada yargılama süreci içinde başvurulabilen yöntemlerdir. İşte bu noktada, arabuluculuk, tahkim ve uzlaşma gibi alternatif uyuşmazlık çözüm yolları, çatışmaların daha hızlı, daha düşük maliyetle ve daha dostane şekilde çözülmesini sağlayan araçlar olarak öne çıkmaktadır.
Alternatif uyuşmazlık çözümü, tarihsel gelişimi içinde, özellikle miktar değeri az olan uyuşmazlıklarda, tazminat taleplerinde, komşu uyuşmazlıklarında, iş uyuşmazlıklarında, eşler arası uyuşmazlıklarda ve özellikle tüketici uyuşmazlıklarında uygulanmakta olup, günümüzde özellikle ticari uyuşmazlıkların çözümünde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Uyuşmazlıkların alternatif çözüm yöntemleri çeşitlidir. Bu yöntemler içinde özellikle arabuluculuk yaygın ve yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Diğer yöntemlerin kullanımı da yıllar itibarıyla artış göstermektedir. Her bir yöntem, birbirinden farklı özellikler taşımakta, ulaşılabilecek çözümler de birbirinden farklılık gösterebilmektedir. Konuşmamda bu yöntemlerin temel prensiplerine ve birbirlerinden ayrıldıkları noktalara kısaca değinmek istiyorum.
Arabuluculuk, uyuşmazlığın taraflarının aktif katılımıyla gerçekleşen, tarafsız bir üçüncü kişinin yönlendirmesi altında yapılan ve esasen çözüm odaklı bir yöntemdir. Bu süreçte arabulucular, tarafların iletişimini kolaylaştırır ve her iki tarafın da ihtiyaçlarını, kaygılarını anlamaya çalışır. Bu sayede, taraflar arasında daha yapıcı bir diyalog ortamı oluşturulmuş olur. Arabuluculuk, yargıya taşınan uzun ve masraflı sürecin aksine, taraflara hızlı, esnek ve ekonomik bir çözüm yolu sunar.
Birçok ülkede yasal düzenlemelerle desteklenen arabuluculuk, anlaşmazlıkların gizliliğini koruma ilkesini de gözetir. Bu, tarafların aralarındaki ilişkiyi yıpratmadan soruna çözüm bulunmasını sağlar ve çözüm, tarafların ortak rızasına dayandığı için, daha kalıcı ve sürdürülebilir hale gelir.
Bir diğer alternatif uyuşmazlık çözümü olan uzlaşma, genellikle arabuluculuğun bir parçası olarak görülse de, farklı bir niteliğe sahiptir. Uzlaşma sürecinde taraflar, kendi ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda en uygun çözüm yolunu üretmeye çalışır. Bir uzlaştırıcı eşliğinde yapılan görüşmelerde, anlaşmazlıkların çözümü için daha yaratıcı yollar düşünülür ve taraflar aktif bir biçimde katılım sağlar. Bu sayede, tarafların her ikisi de çözümün bir parçası olur ve karara sahip çıkmaları daha olası hale gelir.
Tahkim ise, arabuluculuğa ve uzlaşmaya kıyasla daha farklı bir çözüm yoludur. Tahkimde, uyuşmazlık bağımsız bir hakem ya da bir hakem kurulu tarafından çözüme kavuşturulur. Taraflar, tahkim sürecinde seçilen hakemin kararına bağlı kalmayı kabul eder ve bu bağlayıcılık tahkimi yargısal bir süreç kadar güçlü kılar. Tahkim süreci, yargıya oranla daha hızlı ve esnek olsa da, tarafların hakeme ve sürece saygı göstermesini gerektirir.
Tahkimin bir diğer avantajı da uluslararası uyuşmazlıklarda önemli bir çözüm aracı olmasıdır. Özellikle farklı ülkelerden işletmeler arasındaki ticari uyuşmazlıklarda tahkim, tarafsız bir zemin sağlayarak her iki tarafın da sürece güvenle katılımını destekler.
Arabuluculuk-Tahkim yöntemi ile devam ediyorum. Bu yöntem hem arabuluculuk hem de tahkim yöntemlerinin bir arada kullanıldığı bir modeldir. Taraflar önce arabuluculukla bir anlaşmaya varmaya çalışır; anlaşma sağlanamazsa tahkim sürecine geçilir. Bu model, hızlı bir uzlaşma veya anlaşma sağlanamazsa bağlayıcı bir karar verme imkânı tanır.
Mini Dava (Mini-Trial) özellikle büyük şirketlerin kendi aralarındaki ticari anlaşmazlıklarda tercih ettiği bir yöntemdir. Tarafların temsilcileri, dava gibi bir ortamda uyuşmazlıklarını sunar, ardından bu temsilciler bir uzlaşma sağlamak için görüşmeler yapar. Mini dava, gizlilik içinde hızlı bir çözüme ulaşmayı amaçlar.
Benim ülkem olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde taraflar arasındaki uyuşmazlıkların hakem veya hakemlere havale edilmesi İngiliz Döneminden kalan Fasıl 4 Tahkim Yasasında düzenlenmiştir.
Söz konusu Yasa dünyada tahkim alanında meydana gelen gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda yetersiz kalmıştır. Öte yandan, Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünde tahkime ilişkin kurallar düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler, uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümünü öngörmekte olup mahkemelerin müdahalesi gerekmeksizin tarafların anlaşmazlıklarını özel hakemler aracılığıyla çözmelerine olanak tanımaktadır. Yine Tüketicileri Koruma Yasası, Sigorta Hizmetleri Yasası ve Kooperatif Şirketler Yasası da kurumsal tahkime örnek teşkil etmektedir.
Kooperatif Şirketler Mukayyitliğinde uygulanan tahkim sürecinin yasal altyapısına kısaca değinmek istiyorum. Konu Mukayyitliğe kayıtlı şirketlerle ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde tahkim yöntemi uygulanmaktadır. Bu yöntem, şirket üyeleri veya eski üyeleri arasında, şirketin komitesi, kurulu, yetkilileri, vekilleri veya çalışanları ile diğer kayıtlı şirketler arasında yaşanabilecek anlaşmazlıkları çözmek için kullanılır. Uyuşmazlıklar, Fasıl 114 Kooperatif Şirketler Yasası'nın 53. Maddesi çerçevesinde çözülür.
Madde 53’ün ilk fıkrasında, üyeler, eski üyeler veya üyeler aracılığı ile hak talebinde bulunan kişiler arasında; bir üye, bir eski üye veya bir üye, eski üye veya ölmüş üye aracılığı ile hak talebinde bulunan bir kişi ile şirket arasında veya o şirketin komitesi, kurulu, herhangi bir yetkilisi, vekili veya müstahdemi arasında veya bir şirket veya bir şirketin komitesi veya kurulu ile o şirketin herhangi bir yetkilisi, vekili veya müstahdemi arasında veya Bir şirketle herhangi başka kayıtlı bir şirket arasında, herhangi bir uyuşmazlık konusu ortaya çıkarsa, böyle bir uyuşmazlık konusu karara bağlanmak üzere Mukayyide havale edilir. Herhangi bir borç veya alacaktan dolayı kayıtlı bir şirketin bir üyesinin, bir eski üyesinin veya ölmüş bir üyesinin atanan temsilcisinin veya ölmüş üyesinin mirasçısının veya yasal temsilcisinin aleyhine olan talebi, kabul edilsin veya edilmesin, bu madde anlamında bir uyuşmazlık konusu sayılır.
Madde 53'ün ilk fıkrasında, şirketin üyeleri veya eski üyeleri arasında bir uyuşmazlık, şirketin bir üyesi, eski üyesi veya ölmüş üyesi ile şirketin herhangi bir yetkilisi, vekili veya çalışanı arasında bir uyuşmazlık, bir şirketin, başka bir kayıtlı şirketle arasında ortaya çıkan uyuşmazlık durumunda konu Mukayyide havale edilir.
Bu tür uyuşmazlıklar, ya Mukayyit tarafından ya da belirlenen hakemlere havale edilerek karara bağlanır. Hakemlerin verdikleri karara karşı olumsuz yönde etkilenen taraf, belirli bir süre içinde ve uygun yöntemle Mukayyide başvurabilir. Ancak, Mukayyit tarafından verilen kararlar kesindir ve bu kararlar herhangi bir hukuk mahkemesinde itiraz konusu yapılamaz. Eğer hakemlerin kararına karşı yapılan itiraz sonradan geri çekilirse veya vazgeçilirse, karar kesinleşir ve bu karar, hukuk mahkemelerinin verdiği kararlar gibi icra edilir.
Mukayyidin verdiği kararla ilgili herhangi bir hukuki sorun ortaya çıkarsa, Mukayyit Yüksek Mahkeme'ye başvurma yetkisine sahiptir. Yüksek Mahkeme, bu tür durumları inceler ve verdiği görüş nihai ve bağlayıcıdır.
Bu düzenleme, KKTC’de alternatif uyuşmazlık çözüm mekanizmalarının geliştirilmesi adına önemli bir model sunmakta olup, arabuluculuk süreçlerinin bu düzenlemeye entegrasyonu ile daha kapsamlı bir Alternatif Uyuşmazlık Çözümleri altyapısının kurulmasına katkı sağlayabileceği inancındayım.
Alternatif uyuşmazlık çözümlerinin birçoğu özellikle arabuluculuk yöntemi insan psikolojisinin anlaşmazlık çözümündeki rolünü iyi yansıtan yöntemlerdir. Çünkü arabuluculuk süreci, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda duygusal ve sosyal unsurları da içeren bir süreçtir. İnsan psikolojisi açısından, çatışma anlarında karşılıklı anlayış eksikliğinden kaynaklanan duygusal reaksiyonlar yoğun olarak yaşanır. Bu tür duygusal reaksiyonlar, tarafların uzlaşmaya açık bir zihin yapısına geçiş yapmasını zorlaştırabilir. Ancak arabuluculuk sürecinde, arabulucu; empati, tarafsızlık ve anlayış becerileri ile tarafların duygularını yönetmelerine yardımcı olur.
Arabuluculuk sürecinde tarafların en çok ihtiyaç duyduğu şey, anlaşmazlıklarının duyulması ve anlaşılmasıdır. Bu süreçte arabulucu, tarafların yalnızca söylediklerini değil, aynı zamanda hissettiklerini de anlamaya çalışarak empati kurar. Empati kurabilmek, tarafların kendilerini daha güvende hissetmelerini sağlar ve çatışmanın daha yapıcı bir hale gelmesine katkıda bulunur.
Çatışmaların çoğu, taraflar arasındaki önyargılar nedeniyle daha da karmaşık hale gelebilir. Arabuluculuk sürecinde, arabulucunun tarafsız ve objektif bakış açısı, tarafların önyargılarından arınmalarını sağlar. Bu, çatışmanın çözülmesi sürecinde oldukça önemlidir çünkü taraflar, kendilerini yargılanmadan ifade edebilecekleri bir ortamda bulunduklarında daha rahat iletişim kurarlar.
Arabuluculuk, taraflar arasındaki işbirliğini teşvik eder ve taraflar arasındaki güven duygusunu güçlendirmeye çalışır, çünkü güven olmadan işbirliği sağlamak oldukça zor olur. Güven ortamı sağlandığında, taraflar çözüm önerileri üretme konusunda daha istekli olur ve çatışmanın sona erdirilmesi daha hızlı gerçekleşir.
Yargı süreci, hukuk devleti ilkesi çerçevesinde toplumsal düzeni ve adalet arayışını temin eden temel bir sistemdir. Ancak geleneksel yargı süreçleri, kimi durumlarda uzun zaman alabilen, maliyetli ve resmi prosedürlerle dolu bir süreç olarak taraflar arasında çözüm odaklı bir yaklaşım sunmakta yetersiz kalabilmektedir. Özellikle bireylerin, ticari kuruluşların ve toplulukların daha hızlı, esnek ve ekonomik çözümlere ihtiyaç duyduğu durumlarda Alternatif Uyuşmazlık Çözüm yöntemleri, ciddi bir alternatif oluşturmaktadır. Arabuluculuk, tahkim ve uzlaşma gibi yollar, taraflara daha yapıcı bir ortamda, esnek ve güvenli bir süreçte çözüme ulaşma fırsatı tanıyarak yalnızca hukuki değil, aynı zamanda insani bir yaklaşımı da devreye sokmaktadır.
Alternatif Uyuşmazlık Çözüm yöntemleri, yalnızca tarafların anlaşmazlıklarını çözmelerine yardımcı olmakla kalmayıp, aynı zamanda sosyal ilişkilerin korunmasına ve gelecekte oluşabilecek anlaşmazlıkların önlenmesine de katkı sağlar. Adaletin yalnızca mahkeme salonlarında değil, karşılıklı empati, saygı ve işbirliği ile sağlanabileceğini savunan Alternatif Uyuşmazlık Çözüm yöntemlerinin, yargı sistemi ile birlikte, barışçıl bir toplum ve küresel iş birliği için tamamlayıcı bir unsur olarak daha fazla benimsenmesi gerektiği inancındayım. Bu vesileyle, Alternatif Uyuşmazlık Çözüm yöntemlerinin geliştirilmesine yönelik çabalarınıza olan inancımı tekrar vurgulamak istiyor, böylesi anlamlı bir konuda paylaştığımız bilgi ve deneyimlerin daha adil bir dünya için bizlere yol göstermesini temenni ediyorum.”