Ombudsman Emine Dizdarlı 8 Mart (Dünya kadınlar Günü) etkinliği nedeniyle Kadına Yönelik ve Ev İçi Şiddet’e ilişkin ülkemizde bulunan yasal mevzuatı irdeleyerek haklarımızı korumak için neler yapmamız gerektiği konusunda sorular sordu.
Genel olarak “Şiddet kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı, özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, toplumsal, kurumsal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya her türlü tutum ve davranış” olarak tanımlanmaktadır.
Kadınları az önce tanımını yaptığım her türlü şiddetten korumak, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, şiddet mağdurlarına destek olabilmek ve kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kalkmasına katkıda bulunmak ve kadınların güçlendirilmesi yolu dahil kadınlar ve erkekler arasındaki temel eşitliği teşvik etmek, politikalar ve tedbirler geliştirmek, uluslararası işbirliği teşvik etmek için Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi vardır.
Türkiye Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi’ni 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamış ve söz konusu Sözleşme 2014 yılında yürürlüğe girmiştir.
KKTC Cumhuriyet Meclisi Bakanlar Kurulu’nun 25 Kasım 2011 tarihli ve K (11) 666 – 2011 sayılı Kararına istinaden 58/2011 sayılı Yasa ile Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesini Onaylayarak iç hukukumuzun bir parçası haline getirmiştir.
Söz konusu Onay Yasası tahtında taraf Devletlerin toplumsal cinsiyete duyarlı politikalar veya eşgüdümlü politikalar uygulamak, mali kaynaklar ayırmak, istatiksel veri toplamak, incelemek, yayınlamak ve şiddetin önlenmesi için zihniyet değişikliği sağlamak gibi yükümlülükleri vardır.
Yine Kadınlara Karşı Tüm Ayrımcılıkların Önlenmesine İlişkin Sözleşme (CEDAW – Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against Women) 1979 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiştir. Söz konusu Sözleşme ise KKTC Meclisi tarafından 1996 yılında Onaylanarak Devletin uygulamak zorunda olduğu bir Yasa haline gelmiştir.
Söz konusu Uluslararası Sözleşmelere ilaveten ülkemizde yürürlükte bulunan Ceza Yasası genel olarak kamuya zararlı suçları düzenleyerek suç haline getirmiştir.
Fasıl 154 Ceza Yasası’nın 148’inci maddesi tahtında bir kişiyi evlenmek veya başka bir kişiyle evlendirmek veya cinsel ilişkiye girmek veya başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesini sağlamak veya herhangi bir şekilde cinsel dokunulmazlığını ihlal etmek amacıyla kaçıran veya alıkoyan bir kimse ağır bir suç işlemiş olur ve mahkumiyeti halinde 10 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Yine Ceza Yasası’nın 150’nci maddesi uyarınca bir erkek veya kadının arzusu hilafına o erkek veya kadını tehdit yolu ile ve elenmeye zorlayan herhangi bir kişi suç işlemiş olur.
2014 yılında Fasıl 154 Ceza Yasası’na yapılan değişiklikler neticesinde Yasanın 151’inci maddesi Cinsel Tacizi, 152’nci maddesi Cinsel Saldırıyı, 153’üncü maddesi on altı yaşından küçük çocuğa cinsel tecavüzü, 154’üncü maddesi çocuğun cinsel istismarı, 155’inci maddesi ile engelli kişiye cinsel tecavüz suçlarını ve 172’nci maddesi uyarınca önyargı veya nefret ile psikolojik veya ekonomik şiddet uygulama fiilleri Ceza Yasası kapsamına alınmış ve söz konusu suçları işleyenlerin mahkumiyetleri halinde hapislik cezası ile cezalandırılmaları öngörülmüştür.
Ülkemizde sadece kadın olmaları nedeniyle cinsiyete dayalı ayrımcılığa uğrayan, şiddete maruz kalan kadın sayısı küçümsenemeyecek kadar çoktur ve bu sayı gittikçe artmaktadır. Kadınlara ve çocuklara koruma olanağı yaratılması adına Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası’nda bir takım değişiklikler yapılmıştır.
1/1998 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası’nın 36’ncı maddesi tahtında evli olup olmadıklarına veya ayni evde yaşayıp yaşamadıklarına bakılmaksızın, çiftlerden biri diğerine veya diğerinin aile fertlerinden birine fiziki zarar verdiği veya buna teşebbüs ettiği hallerde, cinsel tecavüz, cinsel taciz veya cinsel saldırı suçlarına teşebbüs ettiği veya suçu işlediği hallerde, fiziki, ekonomik veya manevi şiddet veya baskı yaptığı hallerde, konutu kullanma hakkı diğer eşe verildiği durumda, bu konuta izinsiz girdiği veya girmeye teşebbüs ettiği hallerde, işyerine, evine, müstahdemine, işverenine, birlikte ikamet ettiği aile fertlerine veya yakınlarına mükerrer şekilde telefon ederek, mektup göndererek, e-mail veya sosyal medya yoluyla veya diğer iletişim yollarını kullanarak veya sözlü olarak rahatsızlık verdiği hallerde, isteği dışında kamuya açık veya kapalı mahallerde takip ettiği hallerde, evinin, işyerinin, okulunun, aracının veya diğer eşin bulunduğu herhangi bir yerin önünde bulunmak suretiyle gözaltında tuttuğu, ısrarla takip yürüttüğü veya evinin etrafında dolaşmak suretiyle gözetlediği hallerde, çocuğu haksız yollardan yargı yetkisi dışına çıkarmakla tehdit ettiği veya buna teşebbüs ettiği hallerde ve Yargıcın takdirine göre tehdit, taciz ve rahatsızlık sayılabilecek hallerin var olması veya yapılacağı ihtimalleri hallerinde mağdur olan taraf tek taraflı istida ile mahkemeye başvurarak koruma emri talep edebilir veya Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesine bağlı çalışan Şiddeti Önleme ve Danışma Merkezine başvurarak bir dilekçe ile kendisi adına koruma emri başvurusu yapılmasını talep edebilir.
Polis Genel Müdürlüğü Bünyesinde kurulan Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Birimi’ne Kasım 2018 ile Kasım 2019 tarihleri arasında 1047 başvuru yapılmıştır. Bunların 667’si Lefkoşa, 143’ü Mağusa , 147’si Girne , 51’i Güzelyurt ve 39’u İskele’den olmuştur. 1047 başvurudan ilk sırayı 369 ile Darp fiili, ikinci sırada 155 ile Şiddet Tehdidi ve 114 ile Telefonda Taciz takip etmektedir.
2010 ile 2018 yılları arasında toplam 19 kadın cinayeti olmuştur. Söz konusu cinayetlerin ardından 7 olayda katil kadını öldürdükten sonra intihar etmiştir. Cinayetlerin failleri ise kadınların kocaları veya sevgilileri olmuştur. En fazla kadın cinayeti 2017 yılında meydana gelerek bu yıl içerisinde 5 kadın öldürülmüştür.
Sosyal Hizmetler Dairesi Müdürlüğü, çocuk ihmali ve istismarının önlenmesi ve kadına yönelik her türlü şiddetin bildirilmesi için 183 telefon numaralı “Acil Sosyal hizmet İhbar Hattı’nı” yürürlüğe koyarak 7/24 vatandaşın hizmetine sunmuştur.
Alo 183 ihbar hattı ile desteğe ihtiyacı olan kadınlara, istismara uğrayan veya uğrama riski taşıyan çocuklara ve yaşlılara yönelik yapılan ihbarlara müdahale edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması adına ilgili birimlere yönlendirme yapılmaktadır. Ayrıca söz konusu ihbar ve şikayetler Polis ve Sağlık Kurumlarına da aktarılmaktadır.
Lefkoşa Kaza Mahkemesi, Bilgi İşlem Merkezi’nden temin edilen ve 2006 yılından 2020 yılına kadar olan dönem içerisinde Koruma Emri talep eden istida sayılarının Kazalara göre dağılımı şöyledir:
Lefkoşa Aile Mahkemesi 226
Gazimağusa Aile Mahkemesi 102
Girne Aile Mahkemesi 141
Güzelyurt Aile Mahkemesi 20
Lefke Aile Mahkemesi 9
İskele Aile Mahkemesi 8
Kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi için Fasıl 154 Ceza Yasası, 1/1998 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası ve KKTC Cumhuriyet Meclisi tarafından Onaylanan Uluslararası Sözleşme hükümleri iç hukukumuzun bir parçası iken veya bu kadar güçlü yasal düzenlemelere rağmen kadına yönelik şiddetin önlenememesinin, temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesinin nedenlerini sorgulamamız gerektiği kanaatindeyim. Bu konudaki mücadelemizdeki eksiklerin kaynağı nedir?
- Ev İçi Şiddet Yasası’nın olmayışı bir neden mi?
- Toplumsal zihniyet değişikliğinin sağlanamamasından mı?
- Kadınlar tarafından yapılan mücadelenin ortak bir zemini olmamasından mı?
- Bu mücadelenin etkin ve kararlı bir şekilde yapılmamasından mı?
- Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için Devletin toplumsal düzeyde seferberlik ilan etmemesinden mi?
- Kadınlara yönelik şiddetin meydana gelmesini sağlayan ve bunu sistematik hale getiren tutum ve davranışları ortadan kaldırmak için bireylerin ve toplumun kadına bakış açısını değiştirecek politikaların ortaya konulmamasından mı?
- Zorunlu olarak uygulanması gereken yasaların uygulanmamasına ses çıkarmamamızdan veya belirli adımların atılmasına ısrar etmememizden mi?
- Devlet gücüyle desteklenmemesinden mi?
- Söz konusu yasalar yürürlükte olmakla beraber mezkur yasaların uygulanması için gerekli şartların mevcut olmamasından mı?
- Söz konusu Onay yasaları bir yol haritası çizmesine rağmen farkındalığı yeterince artıramamamızdan mı?
- Yasal haklarımızın ne olduğunu bilmediğimizden mi?
Kadının insan haklarını ve cinsiyet eşitliğini güvence altına alan çeşitli Yasaların uygulanmamasının sorumluluğu kimdedir?
Hepimiz ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, etnik veya sosyal köken farkı gözetilmeksizin özgür ve haklar bakımından eşit olarak doğarız. Uluslararası bir Sözleşmeye taraf olan veya onaylayan bir Devlet, bu Sözleşmenin hükümlerini ihlal etmeyeceğini ve uygulayacağını garanti altına alır.
Durum bu noktada iken, kendimizi de sorgulayarak hangi konularda neden başarılı olamadığımız hususları tanımlamalıyız ve hedef belirlemeliyiz. Siyasal, İdeolojik ve felsefi tutum ve tercihlere göre farklılık göstersek de amaca ulaşabilmek adına gücümüzü bir bütün olarak birleştirmeliyiz.
Bu sözlerle noktalarken Kadına Karşı Şiddet sayılarının yok denecek kadar az olmasını dilerim.