VAKIFLARIN GÜNÜMÜZE YANSIMASI
Vakıf nedir? veya Vakıfların kuruluş amaçları nelerdir? sorularına değinmek isterim. Özetle Vakıf bir kişinin, belirli bir hizmetin yerine getirilmesi ya da başkalarının yararlanması için malını, parasını veya mülkünü bağışlayarak oluşturmuş olduğu kuruluştur. Vakıflar kâr amacı gütmezler. Vakıfların kuruluş amacı toplumsal dayanışma ve yardımlaşmadır. Vakıfların genel amaçları içinde ekonomik ve mali bakımdan güçsüz durumda olanları desteklemek, güçlendirmek ve onların sosyal ve ekonomik durumlarını düzeltmek vardır. Yine Vakıflar, çeşitli toplumsal alanlarda hizmet vermek, hayır işleri görmek üzere kurulurlar. Bu nedenle Vakıfların görevleri arasında insanlardaki yardım duygusunu geliştirmek, dayanışmanın önemini anlamak ve insanların gönül zenginliğine ulaşmasına yardımcı olmak vardır. Bu bağlamda Vakıflar, sosyal hizmetler, eğitim ve öğretim hizmeti, sanat ve kültür hizmetleri, sağlık hizmetleri, aş evi hizmetleri ve iktisadi hizmetleri ile topluma yarar sağlamaktadırlar.
Kıbrıs’ın Osmanlı topraklarına katılması 9 Eylül 1570’te Lefkoşa’nın fethiyle başlamış ve 1 Ağustos 1571’de Mağusa’nın ele geçirilmesiyle tamamlanmıştır. Adadaki Vakıfların temeli bu dönemde atılmıştır. İlk yıllarda yerine getirdiği dini hizmetlerin yanı sıra, toplumsal düzenin gerekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda hizmet vermiştir.
Osmanlı Döneminde ada üzerinde ilk vakıf yapan Devlet adamlarının başında fetih döneminde padişah olan II. Selim, Kıbrıs fatihi Lala Mustafa Paşa, Arap Ahmet Paşa, Kaptan-ı Derya Cafer Paşa, Ağa Cafer Paşa, Baf Sancakbeyi Mehmet bey gibi isimler gelmektedir. Kıbrıs’ın Osmanlı yönetiminde bulunduğu 1571’den İngilizlere kiralandığı 1878 tarihine kadar Vakıflar Ahkâmü’l – Evkâf veya Mülhak Vakıf Kuralları çerçevesinde yönetilmiştir. Bu kurallara göre vakıf malları satılmaz, devredilmez ve zaman aşımından etkilenmez niteliktedir.
Fasıl 337 Evkâf Yasası Ahkâm ül Evkafa göre Vakıf mallarının devredilemeceğine, elden çıkarılamayacağına veya satılamayacağına ilişkin hükümler içermektedir. Söz konusu kurallarda çeşitli değişiklikler olsa da Vakıflar bu özelliğini günümüzde de sürdürmektedir.
Kıbrıs’ta ilk Osmanlı Vakfı Selim Sultan Han Vakfıdır. Söz konusu Vakıf Lefkoşa’daki Selimiye (Ayasofya) Camii için kurulmuştur. Kıbrıs’a ait ilk Mufassal Tahrir Defteri’nde 1572 kaydında camiye ait iki ayrı vakfın kurulduğu ve Ayasofya Katedralinin camiye dönüştürülmesi ve oraya yapılan medresenin masraflarının Selim Evkafı’ndan karşılanması öngörülmüştür.
Bundan da anlaşılacağı üzere bu süreçte eğitim ile ibadete büyük önem verilmiş ve bu husus birlikte düşünülmüştür. Lala Mustafa Paşa’nın yaptırdığı Büyük Hamam’ın geliri de eğitim ve dini ibadet giderlerini karşılamak için söz konusu vakıflara eklenmiştir. Böylece her iki vakfın gayrimenkul sayısı 698 parçaya ulaşmıştır. Söz konusu gayrimenkullerin hepsi Lefkoşa’da Suriçi’ndedir. Ayasofya Camii’ndeki farklı hizmetler için muhtelif Vakıflar kurulmuştur.
Lala Mustafa Paşa Lefkoşa’da Ömeriye/ Ömerge Cami, çeşme ve mektebi, büyük hamam yakınında mescit, Şaşarfetele denilen yerde mescit ve Mağusa’da kışla denilen yerde mescit için vakıflar kurmuştur. Lala Mustafa Paşa, Ömeriye/Ömerge Camii adına kurduğu vakfın gelirini örgün ve yaygın eğitim, dini hizmetler, su yollarının temizliği yine suların belli yerlere iletilmesi, han ve hamamların yapılması gibi amaçlara tahsis etmiştir. Lala Mustafa Paşa sadece Lefkoşa’da 208 adet dükkan inşa ettirmiştir. Bunların 144’ü Lefkoşa Surları içerisindedir. Gazimağusa’da 19 dükkan, 38 adet mahzen, Tuzla kazasında 3 adet mahzen ve Lefkoşa’da ise 8 adet mahzen bulunmaktadır. Vakfiyede 3 adet fırından bahsedilmektedir. Bunlardan ikisi Mağusa’da diğeri Lefkoşa’dadır. Lala Mustafa Paşa’nın evleri toplam 300 odadan oluşmakta idi. Lala Mustafa Paşa Vakfın’nın arazilerinden biri de Çite çiftlik arasizidir. Bu arazi 2000 dönüm civarındadır. Dipkarpaz’da bulunan Afendrika Çiftliği 12,086 dönüm arazi ihtiva etmekte idi.
Larnaka’da bulunan Hala Sultan Tekkesi Vakfı’nın önemi herkes tarafından bilinmektedir.
Lala Mustafa Paşa’ya ait vakfiyede 2 sıbyan mektebi inşaa edilmiş ve burada okuyan yetim çocuklar için de her sene başında elbise alınması öngörülmüştür. Lala Mustafa Paşa’nın Vakıfları’nın içerisinde 2 köprü, 20 odadan oluşan bir han toplam 81 değirmenden bahsedilmektedir. Kurulan bu tür vakıflarla hem vakfın sürekliliği sağlanmış, hem de insanların hayatları kolaylaştırılmıştır. İlgili dönemde Lala Mustafa Paşa’nın Ömeriye/Ömerge Camii için kurduğu vakıf dışında Ömeriye/ Ömerge Camii için farklı kişiler tarafından 9 vakıf daha kurulmuştur.
Bu dönemde olduğu gibi Osmanlı döneminde de adada su sıkıntısı bulunmakta idi. Kıbrıs’ın belirli yerlerinde hayırseverler tarafından su vakıfları kurulmuştur. Bunların en önemlisi Ebubekir Paşa’nın Larnaka’ya kurduğu su yoludur. Ebubekir Paşa Larnaka’ya 12 mil mesafeden su getirmeyi başarmıştır.
Lefkoşa’da camii ve mescitlerden sonra külliye anlayışı içinde Mevlevihane vakıfları kurulmuştur. Girne Kapısı yakınında yer alan Lefkoşa Mevlevihanesi 17’nci yüzyılın başlarında inşa edilmiş, 1934, 1962 ve 1967 yıllarında onarıma tabi tutulmuştur. Söz konusu yer 1963 yılında Lefkoşa Türk Etnoğrafya Müzesi haline getirilmiştir. Mevlevihanenin yerinin Şehid Sayid Ahmet Paşa’nın malı olduğu ve buraya Ferhad Paşa’nın emriyle inşa edildiği belirtilmektedir. Seyyid Ahmet Paşa Vakfı dışında 4 adet Mevlevihane Vakfı bulunmaktadır.
Mağusa’da Akkule Kapısı’nın karşısındaki eski Türk mezarlığında bulunan Kutub Osman Tekkesi kesme taştan inşa edilmiştir. Seyyid Mehmet Ağa türbeyi yeniden inşa etmiş, türbeye bir mescid ve tarikat mensuplarının ikameti için bazı odalar eklenmiştir. Ali Ruhi Efendi bin Mehmet Ağa, Şeyhülislam Ömer Hüsameddin Efendi, Barutçuzade Hacı Ali bin İsmail ve Ayşe Durdu hanım ayni tekkeye muhtelif mal varlıkları ile para vakfederek gelirlerinin Kutub Osman Efendi Tekkesi yemek, mevlit, hatim vs. giderleri için kullanılması şartı konmuştur.
Bu gün olduğu gibi Osmanlı döneminde de eğitimin önemi büyüktü. Osmanlı döneminde eğitim ile ilgili birçok Vakıf kurulmuştur. Bunların en önemlisi Büyük Medrese ve Küçük Medrese olarak bilinen yapılardır. Her iki medrese yıkılmış geriye sadece çeşmeleri kalmıştır. Lefkoşa Müftüsü Ahmet Efendi bin Sadeddin Efendi Lefkoşa Ayasofya Mahhallesindeki Küçük Medreseye ev ve çeşitli yerlerdeki toplam 628 dönüm araziyi vakfetmiştir.
Bu amaç için Lefkoşa’lı Mehmet Efendi ve 35 arkadaşı kendi aralarında topladıkları 1820 kuruşu Ayasofya Camii’de verilen hizmetler için vakfetmiştir. Yine Mehmet Emin Efendi, Müderris Katibi Mehmet Efendi ve diğerleri Haydarpaşa Camii’nde verilecek eğitim/tedris için vakfetmiştir.
Kurulan Vakıflarla, birçok camii ve dergâhlarla toplam 10 tane kütüphane kurulmuştur. Bunların en önemlisi Lefkoşa’da halen ayakta olan Sultan Mahmut Kütüphanesidir. Lala Mustafa Paşa tarafından II. Selim Vakfına ait olan Ayasofya Camii içerisinde kurulan ve daha sonra Sultan III. Murat tarafından genişletilen Muradiye Kütüphanesi de kurulan kütüphanelerden yalnızca bir tanesidir.
Samanbahçe evleri, Şaban Paşa Vakfı’na ait arazi üzerinde Kıbrıs’ta yapılan ilk sosyal konut projesidir. Samanbahçede 72 adet konut ve 7 sokak bulunmaktadır.
Kıbrıs’ta vakıf kurucular içerisinde 300 civarında kadın vakıf kurucusu tespit edilmiştir. Kadın vakıf kurucu oranı %50 civarındadır. Haydar Paşa Kerimesi Emine Hatun Pendaniye Kazasında Cira Çiftliği, Şehir Kazasında Isteraha Çiftliği’ni Lefkoşa’daki Mevlevinesi için vakıf etmiştir. Ayşe Sultan binti Murat Han-ı Sâlis Omorfo’da çiftlik vakfetmiştir.
Çinili Valide Sultan Mahpeyker Valide Sultan Vakfı 1 Muhharrem 1039/ 21 Ağustos 1629 tarihli vakfiye ile Kıbrıs’ta Şekerhane kazasında Kukla köyünde 1339 dönüm ağaçlı ağaçsız tarla, 3000 dut ağacı bulunan bahçe ve muhtelif sayıda hayvan ve kazan, sini, bakraç gibi eşyalar, Mamanya köyünde 232 dönüm ağaçlı ağaçsız tarla, bahçe, çiftlik ve çiftçi aletleri, Aşilya köyünde 4317 dönüm ağaçlı ağaçsız tarla, bahçe, arsa, değirmen muhtelif sayıda hayvan, kazan, sini, bakraç gibi eşyalar ile 500 dönüm arsası olan Ayalandi Çiftliği, Baf kazasında 380 dönüm arsa ve içinde ambar, değirmen ve 27 odalı ev bulunan Bodime Çiftliği denen çiftlik, 2 bahçe ve 16 dönüm arsa üzerinde 500 adet dut ağacı vakfetmiştir.
Osmanlı döneminde Vakıflar bir nevi belediyenin yerine getirdiği işlevi yerine getiriyorlardı. Bu vakıflar Müslüman halkın eğitim, din, sağlık, yardım ve benzer hizmetleri yerine getirmekte idiler. On dokuzuncu yüzyılının ikinci çeyreğinde Kıbrıs Müslüman nüfusunun 30 bin olduğu ve ada nüfusunun %35’ini oluşturduğu belirtilmektedir. (Nevzat & Hatay, 2009,912)
1878 yılında Kıbrıs İngiltere’ye bırakıldığında yapılan anlaşma gereğince Kıbrıs’ta İslam’ın temel kurumları (şeriat mahkemesi, kadı, müftü) varlığını sürdürecek ve Osmanlı İmparatorluğu bir delege ile Kıbrısta’ki vakıfların yönetim sürecine katılacaktır. İngiliz dönemi Kıbrıs Şeriyye Sicillerine göre İngiliz döneminde vakıflaşma artmıştır. Bunun sebebi vakıf, malı-mülkü koruma veya güvence altına alma aracı olarak görülmüştür.
24 Kasım 1923 Lozan Anlaşması ile Kıbrıs’ta İngilizlerin öngördüğü düzenlemeler kabul edilmiş ve Türkiye sınırları dışında kalan vakıfların korunacağı belirtilmiştir. 1928 yılında Kıbrıs Evkaf Dairesi kurulmuştur. 1956 yılında Vakıfların idaresi İngilizler tarafından Kıbrıs Türklerine bırakılmıştır. Vakıfların gerçek sahipleri olan Kıbrıslı Türklere devredilmesini sağlamak amacıyla büyük mücadeleler verilmiştir. Bu dönemde Vakıflar, Kıbrıslı Türklerin temel ve toplumsal ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için yoğun çalışmalar gerçekleştirildi. 22 Temmuz 1955 tarihli Vakıflara Dair İslam Mukaddes Kanunu ile Müslümanların Dini Emvalinin İdaresiyle ilgili kanunu değiştiren ve Birleştiren Kanun Resmi Gazetede yayınlanarak kamuoyuna duyuruldu. 15 Nisan 1956’da Vakıfların Türk Toplumuna iade edilmesinin gerçekleşmesinde, Evkaf Yüksek Meclisi Başkanlığı görevini de sürdüren Dr. Fazıl Küçük’ün büyük emeği geçmiştir.
Dr. Fazıl Küçük’ün yanında Vakıflar İdaresinin Kıbrıs Türklerine bırakılması mücadelesinde Türk İşleri Komisyonunun da büyük bir rolü olmuştur. Türk İşleri Komisyonunun 1949 yılında hazırladığı “Ara Rapor”da Kıbrıs Türk C emaatini ilgilendiren meseleleri inceleyip tavsiyelerde bulunmuştur. İncelenen konular arasında Evkaf’ta bulunmakta idi. Bu vesile ile Hakim Mehmet Zeka bey ve komisyon üyelerini rahmetle anıyorum.
Kıbrıs Cumhuriyetinin kurduğu 1960 yılına kadar da vakıflar aynı yasayla yönetilmiştir. Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın 23’üncü maddesinin 10’uncu fıkrası uyarınca Vakıf mallarının ahkâmül evkaf hükümlerine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir.
1991 yılı itibariyle Vakıf Örgütlenmesi “Devlet Dairesi” biçiminde Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi olarak bir yönetim kurulu tarafından idare edilmektedir.
Bu güne kadar 2200 Vakıf kurucu tespit edilmiştir. 21’inci yüzyıla geldiğimizde bu sayının 760’a düştüğü ve vakıfların farklılaştığını görmekteyiz.
Bu gün itibarıyle Vakıflar İdaresinin sorumluluğunda 452 vakıf bulunmaktadır. Genelde kamu hizmeti amacıyla kurulan vakıflarda vakfın kuruluş amacı modern devletin gelişmesiyle ortadan kalkmıştır. Kasım 2013 tarihi itibariyle Vakıfların idaresinde 164, kendi mütevellilerince yönetilen 100 adet mülhak vakıf bulunmaktadır. 15 yıl süre ile idare tarafından yönetilen vakıflar mazbut vakfa dönüşmektedir. Bu şekilde 31 adet mülhak bulunmaktadır. Güney Kıbrıs Yönetiminde ve/veya ara bölgede kalan mülhak vakıfların mazbut vakfa dönüştürülmesi dondurulmuştur. Kıbrıs sorunu nedeniyle bir çok vakıf mülkü Güney Kıbrıs’ta kalmıştır. 1985 yılında alınan Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca Kuzey’deki kilise malları ve özel mülk niteliği olan “tahsisli” bazı taşınmaz malların yönetimi de Vakıflar İdaresine verilmiştir.
Yeni kurulan bir çok vakıf hukuki olarak mülhak Vakıf niteliğinde olmakla beraber uygulamada “Çağdaş mülhak vakıf” olarak nitelenmektedir. Mazbut Vakıfların tüzel kişiliğini İdare temsil ederken, Mülhak vakıflar ise bir mütevelli tarafından yönetilir. Çağdaş vakıfların sayısı 83’ ulaşmıştır.
Çağdaş Vakıflar birçok farklı faaliyet alanında varlık gösterebilirler. Kurulan Vakıflar arasında eğitim, üniversite, spor, çocuk ve yetişkin sağlığı, kültür ve sanat, akademik/bilim, tarih, kanser araştırma, lösemili çocuklar ve kanserle savaş, demokrasi, insan hakları, yaban hayatı koruma, geliştirme ve tanıtma, barış için dayanışma ve bunlara benzer hayır işleri yapmak için çalışmaktadırlar.
Vakıfların kurulmasında temel sebep yardımlaşmadır. Vakıflar sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın temel taşlarını teşkil ederler. Tarihimiz boyunca kurulan Vakıflar sayesinde hem toplumsal yardımlaşma ve dayanışma sağlanmış hem de vakıf eserleri ile kültürel anlamda büyük katkılar sağlanmıştır. Bu nedenle toplumda “Vakıf Kurma” teşvik edilmeli ve sağladığı yararlar veya vakıfların önemi gün ışığına çıkartılarak olması gereken yere taşınmalıdır. Vakıflar sergilediği yönetsel davranışları ve yaptığı icraatlarıyla güven duygusunu yeniden kazanması gerekmektedir. Bu anlamda adımlar atılmalı ve Kurumu etkileyen olumsuz faktörleri gidermelidir.